30 Nisan 2010 Cuma

Hasta bina sendromu

Çarpık kentleşme, yoğun bina yığınları ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor...

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, çarpık kentleşmenin sosyal boyutlarının yanı sıra ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini söyledi. Dr. Yavuz, ''Çarpık kentleşmenin ve yoğun bina yığınlarının, sağlıksız ranta dayalı iş merkezlerinin sonuçları sadece bozuk şehirleşme ve trafik keşmekeşi değil tabi. Olayın sosyal boyutlarından daha ciddi sağlık sorunları da vardır’’ dedi.

Çok katlı iş merkezlerinde, binlerce elektronik cihaz ve sistemle donanmış plazalarda, odaklanma ve konsantrasyon yetersizliklerinin olmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Dr. Mehmet Yavuz, ''Böyle mekanlarda çalışanlardan tam bir performans beklenmesi hayaldir. Çalışan verimliliği için, her ofiste bir çalışanın olması ve odaların da yeterli genişlikte olması elzem bir durumdur. Ayrıca çalışanların etrafında gereksiz elektronik cihazların da bulunmaması lazımdır. Mevcut elektronik cihazların iyi yalıtılmış odalarda olması ve bağlantıların network sistemleri ile ofislere dağıtılması en tercih edilen yol olmalıdır. Örneğin faks ve yazıcıların her odada bulunması yerine, bunların tek bir odada toplanması ve buraya ancak gerektiğinde girilmesi önemlidir. Kullanılan monitorler mümkün olan en düşük radyasyonlu cihazlar olmalıdır. Bilgisayar kasaları gürültüsüz çalışmalı ve yalıtımı üst düzey olmalıdır. Ofislerde mümkünse tek telefon bulundurmalı, telefon kargaşasından ve kalabalıklığından uzak durulmalıdır. Cep telefonlarını asla kemere bağlı ya da cepte tutulmamalı, mümkünse kulaklık kullanılmalıdır. Sadece bir tane cep telefonu kullanmaya çalışılmalıdır’’ diye konuştu.

İnsanları devasa binalarda, plazalarda küçük küçük havasız odalarda çalışmaya mahkum etmenin verimliliğin düşmesine yol açacağını dile getiren Dr. Yavuz şunları kaydetti; ''Eğer çalıştırdığınız elemanlarınızdan iyi performans almak istiyorsanız onlara cimrilik etmeyip geniş çalışma alanları tahsis etmelisiniz. İş hanlarında, plazalarda, Şehrimizde bir çok örneğini gördüğümüz yoğun iş merkezlerinde, gördüğümüz ‘hasta bina sendromunun’ belirtileri sadece halsizlik ve bitkinlik değil tabi. Baş ağrısı, baş dönmesi, anksiyete, uyku bozuklukları, zihinsel konsantrasyon bozuklukları, unutkanlık, göz ve cilt irritasyonları, farenjit, larenjit ve burun kanaması da sıkça rastlanan şikayetlerdir. Belirtilerin hepsinin ortak özelliği çalışma ortamından bir kaç günlüğüne uzaklaşınca şikayetlerin düzeliyor olmasıdır.’’

İHA

28 Nisan 2010 Çarşamba

Kendine yapmıştı ama...

Kişiye özel olarak yapılan örgü çizmeler için 5-6 gün uğraş veriyor...

Samsun'da bir üniversite öğrencisi, kendisi için yaptığı yün örme çizmeler beğeni toplayınca verilen siparişlere yetiştiremez oldu.

Edinilen bilgiye göre, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Bafra Meslek Yüksekokulu Tütün Tarımı Teknolojisi son sınıfın öğrenim gören Emine Gül Pekgöz (19), eski bir ayakkabısının tabanını kullanarak kendisi için yün örme çizme tasarladı.

Kendi el emeği olan çizmeyi giydiğinde görenlerin ilgisi ve siparişi üzerine satış amaçlı üretime başlayan Pekgöz, adeta kendi modasını yaratırken, çizmelerin beğeni toplaması üzerine çok sayıda sipariş almaya başladı.

Üretilen çizmelerin bir giyim mağazasında da satışı yapılırken, modeline göre 150-200 TL arasında alıcı bulan çizmelere olan ilgi nedeniyle genç kız, siparişlere yetişemez oldu.

Eski bir ayakkabısını değerlendirmek için ayakkabının alt kısmını kalıp halinde farklı modellere uygulandığını, boğaz kısmını örüp çizme ve bot haline getirdiğini belirteren Pekgöz şunları kaydetti:

''Ördüğüm bu çizmeleri önce kendim giydim. Ayağımda görenler büyük ilgi gösterip nereden aldığımı sordular. Kendim ördüğümü söyleyince sipariş vermeye başladılar. İsteyen çok olunca ben de örmeye devam ettim. Tabi öğrenci olmam nedeniyle para kazanmak da hoşuma gitti.''

Alışveriş için gittiği bir mağaza sahibinin teklifi üzerine mağaza için de üretim yaptığını anlatan Pekgöz, ''Böylece mağazada satışına da başladık'' diye konuştu.

Pekgöz, kişiye özel olarak yapılan örgü çizmeler için 5-6 gün uğraş verdiğini de söyledi.

Söz konusu çizmelerin satışının yapıldığı mağaza sahibi Hamit Genç ise modellere patent almak istediklerini bildirdi.

AA

25 Nisan 2010 Pazar

Bu diyetle ayda 5 kilo verin!

"Kahvaltı Diyeti", Victoria's Secret modellerinin de diyeti olarak biliniyor...


Kahvaltısını sıkı tutanların daha zayıf olduğunu keşfeden ABD'li bir diyetisyen, kahvaltı diyetini hazırladı. ABD'li diyetisyen Dr. Daniela Jakubowicz'in yaptığı bir araştırmanın sonucuyla hazırlanan diyet; günlük kalori ihtiyacının yarısının kahvaltıda alınmasına dayanıyor. Saklambaç'ın derlediği ABD'li doktorun araştırmasına göre; günlük kalori ihtiyaçlarının yarısını kahvaltıda alan kadınlar, çok daha az miktarda yemekle beslenen kadınlardan daha hızlı ve sistemli kilo veriyor. Dr. Jakubowicz, çok kahvaltı yapanların gün içinde daha az açlık hissine kapıldıklarının altını çizdi. ABD'li doktor ekledi: "Düşük karbonhidrat alarak kilo verme yöntemi yanlış bir yöntem. Bu şekilde sadece metabolizmanızı yavaşlatıyorsunuz. Başlangıçta kilo veriyormuş gibi görünseniz de daha sonraki süreçte obeziteye doğru yönelen bir gidişata sürüklenebilirsiniz. Ne kadar çok kahvaltı ederseniz, o kadar çok ve hızlı kilo verirsiniz."

1 günlük örnek diyet programı

Kahvaltı
Yumurta, zeytin, peynir, bal, kaymak, meyve
Sabah kahvaltınızda canınız ne istiyorsa yiyin.

Öğle

Sebze sote

Akşam

Meyve salatası

Diyetin kuralları

* Sabah kahvaltınızı yaz aylarında saat 09.00'dan önce, kışın ise saat 10.00'dan önce yapın. Sabah kahvaltınızda; toplamda 600 ya da 850 kalorilik besinler tüketin.
* Öğle yemeği saatiniz 14.00, en geç 15.00 olmalı. Öğle yemeğinizin kalorisi 350 ya da 400 olmalı.
* Akşamları 19.00'dan sonra bir şey yemeyin. Akşamları alacağınız en fazla kalori miktarı; 150 ya da 200'ü geçmemeli.

Bunları unutmayın!
* Kilo almanın en önemli nedenlerinden biri yemek aralarında atıştırmaktır. Atıştıracağınız zamanlarda su için.
* Günde 7 saat uyuyun.
* Alkol, ekmek ve karbonhidratlardan uzak durun. Bol meyve yiyin.
* Karanlık ortamlarda bulunmamaya ve akşamları bir saat önceden uyumaya çalışın.
* Öğün aralarında yeme istedi doğduğunda, sevdiğiniz bir müziği dinleyin. Müzik dinlediğinizde ve sevdiğiniz bir yemeği yediğinizde beyninizin aynı bölgesi uyarılıyor.
* Ayakta hiçbir şey yemeyin.
* Araştırmalar gösteriyor ki, yeşil çay içmek vücuttaki kalorilerin yakılmasında çok etkili. Günde 3 bardak yeşil çay içmeye çalışın.
* Asansörü kullanmayın.

Bal mucizesi
ABD'li diyetisyen Daniela Jakubowicz'in çok önem verdiği sabah kahvaltısında 'olmazsa olmaz' dediği besin bal. Türk mutfağının da vazgeçilmez besini olan bal, Kleopatra'nın güzelliğinin anahtarı olarak kadınların gözdesi oldu. Yıllardır güzelliğin iksiri olarak bilinen bal, sağlık için de son derece faydalı. Bal öksürüğü keser, vücudu güçlendirir, hazmı kolaylaştırır, cinsel gücü artırır, idrarı söktürür, kalbi güçlendirir, uykusuzluğu giderir, halsizliği önler, cildi ve saçları güzelleştirir, yaraları iyileştirir, bağışıklık sistemini güçlendirir.

21 Nisan 2010 Çarşamba

'Agave' bitkisinin sırrı!

Agave bitkisinin özünün şeker hastalığı ve kemik erimesini önleyebileceği bildirildi...

Meksika'da fareler üzerinde yapılan araştırmaya imza atanlardan Dr. Mercedes Lopez ve ekibi, Agave nektarının kireçlenmeyi önleyebileceği, kemik dokularının oluşumunu büyük ölçüde iyeleştirebileceği, ensülin üretimini artıran GLP-1 hormonunu da harekete geçirebileceği sonucuna vardı.

Lopez, Agave bitkisinin göbeğinden elde edilen sıvının damıtılmasıyla yapılan Meksika içkisi tekilada ise damıtılma nedeniyle bu faydalı etkilere rastlanmadığına dikkati çekti.

İnsanların katıldığı araştırmalardan önce bilim adamları bir kez daha hayvanlar üzerinde araştırmalar yapacak.

AA

20 Nisan 2010 Salı

'Beyaz Gürültü' ninni gibi

"Beyaz Gürültü"yü duyan bebek, kendini güvende hissedip sakinleşiyor...


Göztepe Medical Park Hastane Kompleksi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Mine Erten Okumuş, Günaydın'da kolik bebeklerle ilgili soruları yanıtladı.

Yenidoğan bebeklerin çok ağlamasının bir nedeni var mı?

Bebekler ağlayarak çevreleriyle ilişki kurarlar. Ağlama çoğu zaman bebeğin, derdini çevresine anlatmasının tek yoludur.

Hangi bebekler ağlamaz?

Ağlama, bebeğin kendini ifade etme şekli olduğu için ağlamayan bebek yoktur. Sadece az ağlayan bebek vardır. İdeal ortam ısısında anne sütü ile beslenen, altı temiz bir bebek, kendini güvende hissettiği için oldukça az ağlar.

BİR AYDA ANLAŞILIR!
Anne ve babaların, bebekleri ağladığında neden ağladıklarını anlama şansı var mı?
Bebeği ile iyi bir iletişim kuran anne, o bir aylık olduktan sonra neden ağladığını tanımlayabilir. Annenin farklı ağlama tiplerini tanıması ve böylece bebeğin isteklerini, sanki sözcüklerle dile getirmiş gibi doğru yorumlayabilmesi çok önemlidir.

Bebek ağladığında ne yapmak gerekir?
Ağlama nedenini bulup ona göre davranmak gerekir. Ağlayan bir bebek, huysuz olarak değerlendirilmeden önce gereksinimlerinin nedeni araştırılmalıdır. Bebek acıkmışsa, hemen beslenmelidir. Çoğu kez ağlama, annenin sütünün yetersiz olduğunu düşünüp gereksiz yere ek besine başlamasına sebep olur. Bir bebek ayda 500-600 gram alıyorsa, anne sütü yeterlidir. Bu durumda ağlamanın başka bir nedene bağlı olduğu düşünülmelidir. Ek besinler genelde bebeğin ağlamasını azaltmaz. Hatta bazen artırabilir. Eğer bebeğin ağlama sebebi kolik ise 'Beyaz gürültü'den yararlanılabilir.

DUYGUSAL DEĞİLLER!
'Beyaz gürültü' ne demektir?
Tabiatta mevcut bulunan bütün renklerin karışımı nasıl beyaz ışığı meydana getirirse, bütün frekans aralıklarına sahip sürekli spektrumlu sesler de 'Beyaz gürültü'yü meydana getirir. En iyi örnek makine sesleridir. 'Beyaz gürültü', bebeğin anne karnındaki seslere benzerlik gösteren elektrik süpürgesi ve saç kurutma makinesinin çıkardığı yüksek frekanstaki seslerdir. Bebek, anne karnındaymış gibi kendini güvende hisseder. Annenin söyleyeceği ninni de bebekte sakinleştirici refleksi uyarır.

Bebek duygusal nedenlerle ağlar mı?
Bebekler altı aylık olana kadar, memnuniyet ve sıkıntı dışında bir duygu yaşamazlar. Yani bebekler, duygusallıktan ötürü ağlamazlar.

Kolik için bazı müzik albümleri çıkıyor. Müziğin kolik üzerinde nasıl bir etkisi vardır?
Bebek anne karnındayken, kan sesine ve karnın içindeki sallanma hareketine alışkanlık kazanır. Uterusun içindeyken bebek, devamlı olarak bir elektrik süpürgesinden daha yüksek frekansta ses duymakta ve bu sesler bebekte sakinleştirici refleksi uyarmaktadır. Birçok bilim adamı, bebeği sakinleştiren üç ses olduğunu savunmaktadır. Bunlar; müzik, 'Beyaz gürültü' ve tabiat sesleridir. Ninniler de boğazın derinliklerinden titreşerek gelen melodilerdir. Kolik için çıkan müzik albümleri, annenin karnındaki seslerin yorumlanarak melodi haline gelmesidir. Bebek, bunu dinlediğinde anne karnındaki seslere benzeterek kendini güvende hisseder.

BEBEKLERİN AĞLAMASI NASIL TERCÜME EDİLİR?

AÇLIK: Bebek açlıktan ağlıyorsa, hemen beslenmelidir.
KİRLİ ALT BEZİ: Bebeğin cildi hassastır. Uzun süre altının kirli veya ıslak kalması tahrişe neden olur. Bebeği rahatsız eder.
TERK EDİLMİŞLİK DUYGUSU: Ağlamayı bir adet haline getirmişse, bunu terk edilmişlik duygusuyla geliştirmiş olabilir.
İLGİ İHTİYACI: Bebekler, ebeveynlerinin kendilerine dokunmasını ve konşmasını ister.
KARIN AĞRISI: Annenin yediği yiyecekler, bazen bebeğin huzursuz olmasına neden olur.
SİGARA, ÇAY, KOLA: Bu maddeler, süte geçerek bebeği rahatsız eder. Hatta bebekler annelerinin içtiği süte ve yediklerine alerji gösterebilirler.
GAZ SANCISI: Özellikle akşamları sürekli ağlayan bebekler, ayaklarını kendilerine doğru çekerler. Bu şekilde ağlayan bebeklerin ya bağırsakları çok çalışır ya da gazları vardır.

YAYGARASI ASLINDA NELERİ ANLATIYOR?

  • Kısa ve keskin periyotlu ağlama: İçe doğru çekilerek yapılan ağlamadır. Bu tip bir ağlama, bebeğin acı çektiğini gösterir. Karın ağrısında, orta kulak iltihabında ve idrar yolu enfeksiyonunda bu tür ağlama söz konusudur.
  • Yüksek sesle, kısa ağlama: Bebek acıktığında, düşen ve yükselen ses tonuyla ağlar. Bebekler parmaklarını emer ve yanaklarına vururlar. Annesi tarafından kucağa alınıncaya kadar bu şekilde ağlarlar.
  • Yumuşak sesle ağlama: Bu tip ağlama, bebeğin yorulduğu ve uykusunun geldiğini anlatır. Tıpkı şarkı ritmi gibidir.
  • Yankı yapan ağlama: Sıkıldığında yaptığı ağlama türüdür. Bu durumda ağlamasını kucağa alınıncaya kadar kesmez.
  • Huysuz ve aksi sesli ağlama: Rahatsız olduğundaki ses tonudur. Bu ağlama türünden bebeğin altını ıslattığı, üşüdüğü ve terlediği mesajları alınabilir.